Gitgide alışıyorum sana.... Hiçbir
alışkanlık bu kadar güzel olamaz.... Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm
bilemezsin.... Yanımda olduğun zamanlar; sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor, alkol
gibi damarlarıma yayılıyorsun.... Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan...
Alışkanlıklar daima korkutur beni... Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın
değilim.... Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır... Fakat şimdi sana
alışıyorum.... Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor. Yalnız içimde
garip bir korku var. Sana tüm alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan
korkuyorum... Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini daha değerlisini
verememekten korkuyorum... Bir gün ansızın ölmekten, ve seni bana olan
alışkanlığınla yapayalnız bırakmaktan korkuyorum... Oysaki her zaman ve günün her
saatinde yanında olmalıyım senin... Bana alışmış olmaktan pişmanlık duyacağın
bir dakikan bile olmamalı... Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp emsalsiz
bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni...Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz.
Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim... "Bana alış"
demeyeceğim... Nasıl olsa alışacaksın bir gün... Şimdi çirkinliğimde güzellikler
bulan gözlerin, o zaman en güzeli görecek bende! Alışkanlığınla, sevginle yepyeni
bir "ben" yaratacaksın benden! İlk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim
inan. Sevgimle mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum... Ömrümde kimse
bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi. Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım.
Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum. Oysaki şimdi bir zamanlar hiç
sevmemiş olduğumu kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum. Asıl büyük sevgiyi
seni sevmekte buldum ve sevgim senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor...
Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım. Sevginle bir aynayım şimdi. Bana
bakanlar baştanbaşa seni görecekler içimde... Bir zincirin iki halkasıyız seninle
anlıyor musun? Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz. İki kelimeyiz seninle birbirini
tamamlayan. Her yerde iki olduğumuz için bir bütün haline geliyoruz durmadan...
Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni... Durup durup dudaklarını öpmek geliyor
içimden... Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor... Kokunun tenime
sindiğini hissediyorum geceleri... Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum...
Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık... Seni kimse benim kadar
benimle bir bütün olduğuna inandıramaz.... Gitgide bu alışkanlığın içinde
kaybolduğumu hissediyorum... Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun. Bir
gün tarih öncesinde yaşıyoruz , bir gün bulutların üstünde... Uzun süren bir
baygınlık sonrasının o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim... Bütün merdivenler
birbirine eklendiği zaman seninle vardığım yüksekliğe erişemez... Açılmış
bütün kuyuların derinliği içimde seni bulduğum yer kadar derin değil...
Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi. Emsalsiz
bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz. Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde.
Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu. Alev almayan bir
yerimiz kalmadı. Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar
uzanıyor. Hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık. Nehirle, denizler boşalsa
üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum. Bu yangın biz birer kor haline gelinceye
kadar sürecek. Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız...
Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde bizden güçlüsü olmayacak! En mutlu
olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle..... Bu bir sonun değil bir varoluşun
başlangıcıdır. Geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez
artık...............
Ümit Yaşar OĞUZCAN |