Edip Ayvaz

Spirituel

Edip Ayvaz

 
Günlerden Bir Gün
 

 

Bir dansın içindeyken her şey seninle birlikte dans eder. Evet, doğru olan eski bir deyiş vardır: Ağladığında yalnız ağlarsın, güldüğündeyse tüm dünya seninle birlikte güler.  OSHO

İnanın ve İsteyin Verilecektir.

SPIRITUEL

Yakınlık

"Yabancılarla birlikteyken gerçek olmak daha kolaydır...
Yabancılarla konuşurken insan daha gerçektir, kalbini açar.
Tanıdıklarıyla konuşurken, insan kontrol halindedir.
Yavaş yavaş gerçek, varlığının en ücra köşesine atılır ve sahtelik konusunda çok kurnaz bir hale gelirsin. Onlar da aynı şeyi yapar; kimse ne olduğunu fark etmez çünkü herkes aynı gemidedir. Gerçek bir insan bu gemiden çıkıp hayatını riske atan insandır. "ya gerçek olurum, ya da hiç olmam. Asla sahte olmayacağım" diyen insandır. Risk ne olursa olsun dene, sahteliğe devam etme. İlişki yeterince güçlü olabilir. Gerçeğe dayanabilir. O zaman bu ilişki çok güzel olur. Sevdiğin insanla bile gerçek olamazsan nerede gerçek olacaksın? Nerede? Seni sevdiğini düşündüğün insanla da gerçek olamazsan, onunlayken bile gerçeği açıklamaya korkuyor ve saklanıyorsan, tamamen özgür olabileceğin bir yeri nerede bulacaksın? Sevginin anlamı budur, hiç değilse bir insanın yanında tamamen çıplak olabilmek..."

Osho

İçsesine Güven..

İçsel sesine daha fazla güvendikçe, bu ses daha açık ve daha yüksek olacaktır. Ve bu sese daha fazla güvendikçe ve ona göre hareket ettikçe, bir süre sonra, herhangi birşey hakkında düşünmeye bile gerek olmadığını göreceksin

Tanrı, işaretler vermeyi ve ne yapılması gerektiğini söylemeyi sürdürüyor fakat bunu fısıldayarak yapıyor – Doğru olan bu. O bağırmaz. Ve biz çok fazla gürültü içinde olduğumuz için bu fısıltıları duyamıyoruz. Tanrının sesi olan iç sesinizi dinleyin… Ve yalnızca dinlemekle kalmayın, ona göre davranın. Adanmışlıkla, onunla birlikte hareket edin.

İç sesinize göre davranmaya başladığınızda, bazen bu çok fazla riskli olacaktır, fakat bu riski alın – çünkü nerede risk varsa orada yaşam vardır, nerede risk varsa orada gelişme vardır. Tehlikeli biçimde yaşa. Eğer bu ses 'şunu yap' diyorsa onu yapın ve sonuçlar hakkında canınızı fazla sıkmayın. Başka hiçbir şeyin bir önemi yok.

Ve bazen zihniniz bunun çok fazla olduğunu söyleyecektir – bunun hakkında düşünün. Eğer düşünürseniz, iç sesiniz kaybolacaktır. Düşünürken kaybolur. Düşünmeyin. Davranın. Ve her bir hareketinizin sizi bu sese daha çok yaklaştırdığınızı göreceksiniz. Ve bu sese göre birkaç kere hareket ettiğinizde ve sesin sizi daima doğru yere götürdüğünü gördüğünüzde, içinizde herhangi bir şüphe kalmayacaktır. Ve düşünmek artık ortadan kalkacaktır. Düşünmek iç sesin yerine geçen birşeydir. Tanrının nasıl dinleneceğini unuttuğumuz için düşünmek zorunda kaldık.

Farkındalık içindeki gerçek bir kişinin düşünmeye ihtiyacı yoktur. Tanrı ona her ne zaman,  her neye ihtiyaç duyuyorsa vermeye devam ediyordur.                               

Osho

Günlerden bir gün:

Buddha bir ağacın altında öğrencileriyle oturmaktadır. Bir adam gelir ve yüzüne tükürür. Buddha yüzünü siler ve adama sorar, “Başka? Başka ne söylemek istiyorsun?” Adam şaşırır, çünkü bir insanın yüzüne tükürülünce “Başka?” diye sormasını beklememiştir. Böyle bir deneyimi yoktur. Daha önce insanları hep aşağılamıştır ve onlar da kızarak tepki vermiştir. Ya da korkudan gülümsemiş ve adama yaranmaya çalışmışlardır. Ama Buddha ikisini de yapmamış, ne öfkelenmiş, ne de korkmuştur. Sadece düz bir şekilde “Başka?” diye sormuştur. Tepki vermemiştir.

Ama Buddha’nın öğrencileri öfkelenir, tepki verir. En yakın öğrencisi Ananda der ki: “Bu çok fazla, buna tahammül edemeyiz. Sen öğretine devam et, biz de şu adama bunu yapamayacağını gösterelim. Cezalandırılması gerekiyor. Yoksa herkes aynı şeyi yapmaya başlar.”

Buddha konuşur: ”Sesini çıkartma. O beni kızdırmadı, ama siz kızdırdınız. O bir yabancı, buralara yeni gelmiş. Benim hakkımda bir şeyler duymuş olmalı; ‘bu adam tanrıtanımaz, tehlikeli, insanları yoldan çıkarıp yanıltıyor’ gibi şeyler. Benim hakkımda bir fikir edinmiş. O bana tükürmedi, kendi fikrine tükürdü; beni tanımıyor ki, bana nasıl tükürmüş olabilir? Eğer düşünürseniz, o kendi zihnine tükürdü. Ben onun bir parçası değilim ve görüyorum ki bu zavallı adamın söyleyecek başka bir şeyi olmalı. Çünkü bu, bir şey söylemenin bir yolu; tükürmek bir şey söylemenin bir yolu. Bazen dilin yetmediğini hissettiğin anlar olur; derin sevgide, yoğun öfkede, nefrette, duada. Dilin yetmediği yoğun anlar olur. O zaman bir şey yapman gerekir. Derin sevgi duyduğunda, birine sarılırsın; ne yaparsın orada? Bir şey söylersin. Çok öfkelendiğinde birine vurursun, tükürürsün, bir şey söylüyorsundur. Bu adamı anlayabiliyorum. Söyleyecek başka bir şeyi daha olmalı. O yüzden ‘Başka?’ diye sordum.”

Adam daha da çok şaşırır! Ve Buddha öğrencilerine der ki: “Siz beni daha çok kızdırdınız, çünkü siz beni tanıyorsunuz, benimle yıllarca yaşadınız, ama yine de tepki veriyorsunuz.”

Şaşıran, kafası karışan adam evine döner. Bütün gece uyuyamaz. Bir Buddha gördükten sonra artık eskisi gibi uyumak zordur, mümkün değildir. Bu deneyim tekrar tekrar aklına gelir. Ne olduğunu kendine açıklayamaz. Titreme, terleme nöbetleri geçirir. Böyle bir adama hiç rastlamamıştır; bütün zihni, bütün kalıpları, bütün geçmişi dağılır.

Ertesi sabah geri döner. Buddha’nın ayaklarına kapanır. Buddha sorar: “Başka? Bu da sözle söylenemeyeni söylemenin başka bir yolu. Ayaklarıma dokunduğun zaman, sözcüklere sığmayan, sıradan dille anlatılamayan bir şey söylüyorsun.” Buddha devam eder: “Bak Ananda, bu adam yine burada, bir şey söylüyor. Çok derin duyguları olan bir adam bu.”

Adam Buddha’ya bakar: “Dün yaptığım şey için beni affet.”

Buddha cevap verir: “Affetmek mi? Ama ben, dün o hareketi yaptığın adam değilim ki. Ganj nehri sürekli akıyor, o hiçbir zaman aynı Ganj değil. Her adam bir nehirdir. Senin tükürdüğün adam artık burada değil; aynı onun gibi görünüyorum, ama aynı değilim, bu yirmidört saatte öyle çok şey oldu ki! Nehirden çok su aktı. O yüzden seni affedemem, çünkü sana kızgın değilim."

“Ve sen de yenilendin. Görüyorum ki sen dün gelen adam değilsin, çünkü o adam kızgındı. O kızgındı, ama sen önümde eğilip ayağıma dokunuyorsun, nasıl aynı adam olabilirsin? Sen o değilsin, o yüzden bunu unutalım. O iki adam; tüküren adam ve tükürülen adam, artık yok. Yakına gel. Başka şeylerden konuşalım."

OSHO / YAKINLIK

Ve bugün dans et, yarın değil. Bırak dans şimdi ve burada olsun ve bırak bütünlüğünden gelsin. OSHO


Antik bir Hint masalı vardır, çok eski ama çok büyük bir öneme sahip bir öyküdür.

Çok büyük ama aptal bir kral sert zeminin ayağını acıttığını söyleyip tüm krallığın sığır derisiyle kaplanmasını emretmiş. Ancak sarayın soytarısı bu fikre kahkahalarla güldü; o bilge bir adamdı. Dedi ki: "Kralın fikri en basitinden komik."
Kral çok kızmıştı ve soytarıya dedi ki:
"Bana daha iyi bir seçenek göster yoksa öldürüleceksin."
Soytarı, "Efendim küçük bir sığır derisi parçasını kesip ayağınızı kaplayın" dedi.
Ve ayakkabılar bu şekilde doğdu.

Bütün dünyayı sığır derisiyle kaplamaya gerek yok; sadece ayağını kaplamak tüm dünyayı kaplar. Bilgeliğin başlangıcı budur.

OSHO

Aslan Koyun

Dişi bir aslan tepeden tepeye atlıyordu ve iki tepe arasındaki vadide büyük bir koyun sürüsü otluyordu. Aslan tepelerden atlarken doğum yaptı ve yavrusu koyunların arasına düştü, koyunlar tarafından büyütüldü ve doğal olarak kendini koyun sandı. Bu biraz tuhaftı, çünkü o çok büyük ve çok farklıydı ama belki de doğanın bir hatası olduğunu düşünüyordu, vejetaryen olarak yetiştirildi.

Aslancık büyüdü. birgün yiyecek arayan yaşlı bir aslan koyun sürüsüne yaklaştı ve gözlerine inanamadı. Orada koyunların arasında genç bir aslan dolaşıyordu ve koyunlar ondan korkmuyordu. Yaşlı aslan yiyeceği falan unuttu, koyun sürüsünün peşine takıldı. Olay gittikçe tuhaflaştı, çünkü koyunlarla birlikte olan genç aslan da ondan kaçıyordu. Sonunda genç aslana yetişti. O ağlıyor ve yaşlı aslana yalvarıyordu, "Lütfen bırak burada kalayım". Ama yaşlı aslan onu yakındaki göle sürükledi. -dümdüz yüzeyi olan, sessiz, cam gibi bir göldü- ve bu gölde kendine bakmaya zorladı genç aslanı. O bakarken yanında duruyordu. Ve ani bir değişim oldu. Genç aslan kim olduğunu gördüğü anda müthiş bir kükremeyle inledi, tüm vadi genç aslanın kükremesi ile yankılandı. Oysa daha önce hiç kükrememiş ve bir koyundan başka bir şey olduğunu hiç düşünmemişti. Yaşlı aslan "ben görevimi yaptım" dedi. Şimdi iş sana düşüyor. Genç aslan güldü, dedi ki, "kusura bakma, ben kim olduğumu tamamen unutmuştum. Ve bana bunu hatırlattığın için sana sonsuz minnettarım"

Kaynak; Osho "Aşk, özgürlük, tek başınalık"

İnsanları Sevmenin Tek Yolu

İnsanları sevmenin tek yolu vardır o da onları olduğu gibi sevmektir.
Ve güzellikte buradadır: onları olduğu gibi sevdiğinde, onlar değişirler.
Sana göre değil; onlar kendi gerçeklerine göre değişirler. Onları sevdiğinde onlar dönüşüm yaşarlar. Değişmezler, dönüşürler. Onlar yeni olurlar, onlar varlığın yeni yüksekliklerine erişirler.

Ancak bu onların varlıklarında gerçekleşir ve bu onların kendi doğasına göre olur.
İnsanların doğal olmaları için yardım et, insanlara özgür olmaları için yardım et,
insanlara kendileri olmaları için yardım et. Ve asla hiç kimseye güç uygulamaya, itip kakmaya ve hükmetmeye çalışma. Bunlar egonun yöntemleridir.

Osho

“Her Eylemine Farkındalık Getir”

Kral Janak

Hindistan'da çok eski bir öykü vardır: Büyük bir bilge en yakın müridini Kral Janak'ın sarayına genç adamda eksik olan bir şeyi öğrenmesi için gönderdi.

Genç adam dedi ki, "Eğer bana sen öğretemediysen Janak denilen bu adam bana nasıl öğretecek?  Sen büyük bir bilgesin, o ise sadece bir kral. Meditasyon ve farkındalık hakkında ne biliyor ki?"

Büyük bilge de, "Sen sadece benim dediğimi yap. Ona git ve önünde eğil; kendinin bir sannyasin olduğunu ve onunsa sıradan bir ev sahibi olduğunu düşünüp egoist olma. O dünyada yaşıyor, o dünyevi sen ise ruhanisin diye düşünme. Tüm bunları unut.  Seni ona bir şey öğrenmen için gönderiyorum.  O halde şu an için senin ustan o.  Ve biliyorum, burada denedim ama sen anlayamıyorsun çünkü onu anlamak için değişik bir bağlama ihtiyacın var.  Janak'ın huzuruna çıkmak ve sarayı sana doğru bağlamı verecektir. Sen sadece git, onun önünde eğil.  Bu birkaç gün için o beni temsil edecek" dedi.

Genç adam istemeye istemeye gitti. O bir Brahma’ndı, en yüksek kasta aitti!  Ve bu Janak da neydi? Zengindi, büyük bir krallığı vardı ama bir Brahman’a ne öğretebilirdi ki?  Brahmanlar he zaman insanlara öğretebileceklerini düşünürler. Ve Janak bir Brahman değildi, o bir Kshatriya’ydı. Hindistan'daki savaşçı bir kasttan.  Onlar Brahmanlardan sonra gelirlerdi.  Brahmanlar birinci, en öndeki, en yüksek kasttı. Bu adamın önünde eğilmek mi? Bu hiç yapılmamış bir şeydi!  Bir Brahman'ın bir Kashatriya’ya eğilmesi Hintli zihnine uygun değildi.

Ama usta öyle demişti, o yüzden yapılmak zorundaydı.  Genç adam gitti ve istemeden önünde eğildi. Ve eğilirken gerçekten ustasına kızgınlık hissediyordu, çünkü onun gözünde Janak'ın önünde eğilmek çok çirkindi. Güzel bir kadın Kralın huzurunda dans ediyordu ve insanlar şarap içiyordu ve Janak bu grubun içinde oturuyordu. Genç adam öylesine lanetliyordu ki ama yine de eğildi.

Janak güldü ve dedi ki, "İçinde bu kadar lanetleme taşırken önümde eğilmene gerek yok.  Ve beni deneyimlemeden önce bu kadar önyargılı olma. Ustan beni çok iyi tanır, o nedenle seni buraya gönderdi.  O seni buraya bir şey öğrenmen için gönderdi ama öğrenmenin yolu bu değildir.  Genç adam,"Umurumda bile değil.

Beni gönderdi ben de geldim ama sabaha doğru geri dönmüş olacağım çünkü burada bir şey öğrenebileceğim bir şey göremiyorum. Aslında eğer senden bir şey öğrenecek olursam hayatım boşa gitmiş olacak! Şarap içmeyi ve güzel bir kadının dansını izlemeyi ve tüm bu rezaleti öğrenmeye gelmedim " dedi.

Janak gülümsedi ve "Sabah gidebilirsin. Ama madem ki geldin ve çok yorgunsun...  en azından gece dinlen ve sabahleyin gidebilirsin. Ve kim bilebilir; belki de gece ustanın seni bana gönderdiği öğrenme için uygun bağlam olabilir" dedi.

Şimdi bu gizemliydi. Gece nasıl olur da ona bir şey öğretebilirdi? Ama tamam geceleyin burada olabilirdi. O yüzden bu konuda fazla yaygara koparmaya gerek yoktu. Kaldı. Kral ona sarayın en güzel, en lüks odasını hazırlattı. Kral genç adamla birlikte gitti, yemeğiyle ilgili tüm özeni gösterdi ve yatağına gittiğinde Janak oradan ayrıldı. Ama genç adam tüm gece boyunca uyuyamadı çünkü yukarı baktığında tam başının üzerinde ince bir iple asılı duran çıplak bir kılıç görebiliyordu. Şimdi her an kılıç düşüp genç adamı öldürebilirdi, çok tehlikeliydi. O nedenle tüm gece uyanık kaldı, tetikte; bu sayede eğer olursa bu felaketten kaçınabilirdi.  Sabahleyin Kral sordu: "Yatak rahat mıydı, oda rahat mıydı?"

Genç adam:"Rahat! Her şey çok konforluydu ama kılıca ne demeli? Neden böyle bir numara yaptın? Çok acımasızcaydı! Yorgundum, ustamın ormandaki, çok uzaktaki aşramından yürüyerek gelmiştim ve sen bana çok insafsız bir şaka yaptın.  Bu nasıl bir şey böyle? O kadar ince bir iple bağlanmış çıplak bir kılıç ki en ufak bir meltemde ölüp gideceğim diye korktum" dedi.

"Sadece bir tek şey sormak istiyorum. Çok yorgundun, her an kolayca uykuya dalabilirdin ama uyuyamadın. Ne oldu? Tehlike çok büyüktü, ölüm kalım meselesiydi. O nedenle farkındaydın, uyanıktın. Benim öğretim de budur.  Gidebilirsin. Ya da birkaç gün daha beni izlemek için kalabilirsin.

Güzel kadın dans ederken dün gece orada oturuyordum ama başımın üzerindeki çıplak kılıç yüzünden tetikte bekliyordum. O görünmezdir; onun adı ölümdür. Genç kadına bakmıyordum: Tıpkı senin lüks odanın keyfini çıkartamaman gibi, şarap içmiyordum.  Sadece her an gelebilecek olan ölümün farkındaydım. Ben sürekli ölümün farkındayım; o yüzden sarayda yaşıyorum ama gene de bir inzivadayım. Ustan beni tanır ve beni anlar.  Benim anlayışımı da anlar. Bu nedenle seni buraya gönderdi. Şayet burada birkaç gün yaşarsan, kendi gözlerinle görebilirsin" dedi kral.

Nasıl daha farkında olunur bilmek ister misin?  Hayattaki tehlikelerin daha çok farkına var. Ölümün her an gerçekleşebilir; bir sonraki an kapını çalabilir. Sonsuza kadar yaşayacağını düşünürsen farkında olmadan kalabilirsin; ölüm çok yakınlarındayken nasıl farkında olmadan kalabilirsin ki? İmkânsız!  Eğer hayat anlıksa, bir sabun köpüğüyle, küçük bir fiskeyle sonsuza kadar yok olacaksa...  Nasıl farkında olmadan kalabilirsin? 

Her eyleme farkındalık getir.

FARKINDALIK

OSHO

ICQ Sırları

 

 

ANASAYFA HİKAYELER

ŞİİRLER

HAYATIN KURALLARI BURÇLAR MEVLANA
SMS MESAJ OYUNLAR MİLLİ PİYANGO OUTLOOK EXPRESS ADRESLER EPİTAPH
PC BAKIMI

ANTİVİRÜS

ICQ BİLGİLERİ FAYDALI BİTKİLER WİNZİP SPIRITUEL